..:: Hadisler ::..

Korsan Hadis Rivayeti

Modern bilim ve teknolojinin putlaştırıldığı günümüzde, ilimlerin kıymetlerine göre değerlendirilmesinde yarar var. Vahy ile ilgilenen Kur'an, hadis ilimleri, fıkıh gibi ilimler bilginin en yüksek derecesi ile uğraşırlar. İnsan tarafından bozulmamış, saf vahyi bilgiye sahip olmamız bizi ümmet olarak diğer ümmetlerden ayrıcalıklı kılmaktadır. Bugün Müslümanlardan başka kimin dünya hayatini tanzim edeceği bilgiden, ahretle ilgili gaibi bilgilerden sağlıklı olarak nasibi vardır? Bu bilgiyi inceleyen, bize ulaştıran ilim dallarından daha şerefli ilim dalı var midir?

Bu en önemli ilimlerle uğrasan selef-i sahihin alimleri de bizler için sair ilimlerde esi olmayan değerlerdir. Ulemamız bizim göz bebeğimiz, medar-i iftiharımızdır. Tarihin karanlıkları içinden bindir zorlukla, o ümmi resulün vahy meşalesini bize taşıyan o muhteşem insanların her birinin hayati bir destan gibidir. Yalnızca onların hayatlarını, ilim yolundaki müthiş menkıbelerini çocuklarımıza anlatsak, bu bile onların Islaman sanlı geçmişinden gurur duymaları için yeter.

Peki o güzel insanlardan, peygamber varislerinden kaçını biliyoruz? Aşağı yukarı bildiklerimiz, mezhep imamları, Gazali, Buharı (rahmetullahi aleyhim ecmain) gibi en çok bir kaç on taneyi geçmez. Halbuki pek bilinmeyen yüzlercesinin ismi tarih sayfaları arasında tanınmayı beklemektedir. İste onlardan az bilinen bir muhteşem alimin hayret verici kıssası [1]:

Zehabı'nın "Siyer-i a'lam-in-nubela" sinda, Uleymi'nin "el-Menhec il-ahmed fi teracimi ashabi imam-i Ahmet" ve Ibn-i ebi ya'la'nin "Ihtisarun-nablusi litabakatil-hanabile" de varid olduğu üzere:

Bakiyy ibni Mahled: Ebu Abdirrahman Bakiyy ibni Mahled el-endelusi, hafız, doğum: H.201, vefat: H.276, rahimehullah. Yirmi yaslarındayken Bagdad'a yürüyerek, İmam Ahmet b. Hanbel'den hadis almak için yolculuk yaptı.

Kendisinden rivayet edildiğine göre, söyle dedi:

Bagdad'a yaklaştığımda Ahmet b. Hanbeli'n uğramış olduğu mihneti [2], ondan ders almanın yasaklanmış olduğunu duyunca çok üzüldüm. Bir hana yerleşir yerleşmez Cami'ul Kebir'e gelip ilim halkalarına katılmak ve ders dinlemek istedim. Asil bir ilim meclisine geldim. Orada bir zat ramilerin zayıflığından veya kuvvetliliğinden bahsediyordu. Yanımdakilerden birine kim bu dedim. Bu Yahya b. Main'dir dedi. Bir boşluk görür görmez ona yaklaştım ve dedim ki:

- Ya Eba Zekeriyya, Allah sana rahmet etsin, ben vatanından uzak bir garibim. Soru sormak istiyorum. Beni de nazar-i itibara al!

- Sor dedi.

Bunun üzerine karsılaştığım bazı hadisçileri sordum. Bazılarını cerh, bazılarını da ta'dil etti. Sorumun sonunda Hisam b. Ammar'i sordum. Çünkü ondan çok hadis almıştım. Dedi ki:

- Ebu'l-velid Hisam b. Ammar: Namaz ehli, Sam'li, sika, hatta sikadan da öte. Elbisesinin içinde kibir olsaydı, yahut kibirli gibi gözükseydi bu, ona fazileti ve hayri yüzünden zarar vermezdi.

Meclisdeki diğerleri sabırsızlandılar:

- Yeter, Allah sana rahmet eylesin. Bırak biraz da başkaları sorsun.

Hemen ayaküstü dedim ki:

- Bir kişiyi daha soracağım: Ahmet b. Hanbel?

Yahya b. Main tuhaf tuhaf baktı ve dedi ki:

- Bizim gibisi mi Ahmet b. Hanbel hakkında konuşacak? O, Müslümanların imamı, hayırlısı ve faziletlisidir.

Sonra dışarı çıktım. Ahmet b. Hanbeli'n evini sordum. Evini bulunca kapısını çaldım. Kapıyı açıp çıktı ve bana yabancılayarak baktı. Dedim ki:

- Ya Eba Abdillah, ben ülkesinden uzak bir garibim. Buralara ilk gelisim. Ben hadis talebesi ve toplayicisiyim. Seyahatimin tek sebebi sana gelmek idi. Dedi ki:

- Avluya gir, kimse görmesin. Memleketin neresi?

- Uzak bati

- Afrika'mi?

- Ondan da uzak: Endülüs

- Gerçekten vatanin uzak. Benim için senin gibi birisine yardimci olmaktan daha sevimli bir sey yoktur. Vallahi su siralarda bir bela ile imtihan olunuyorum. Herhalde duymussundur.

- Evet dedim. Senin ülkene yaklasmisken haber bana yolda eristi. Ya Eba Abdillah, benim buraya ilk gelisim. Ben sizin yaninizda yabanci sayilirim. Eger bana izin verirsen her gün sana dilenci kiyafeti ile gelirim. Kapinda istekte bulunurum. Sen buraya çikarsin. Günde bir hadis dahi rivayet etsen yeter.

- Olur dedi. Yalniz bir sartla: Halkalarda, hadisçilerin yaninda görülmeyeceksin.

- Tamam dedim.

Artik elime bir agaç parçasi aliyor, basima bir bez sariyor, kagit ve kalemimi yen içinde saklayip, kapisina gelerek sesleniyordum: "Bir sadaka! Allah size rahmet eylesin." Disari çikip kapiyi kapatiyor, bana 2-3 veya daha çok hadis rivayet ediyordu. Böylece 300 kadar hadis aldim. Ona baski yapan sultan ölünceye kadar böyle devam ettim. Sonra sünnet mezhebi üzere olan biri yerine geçti. Ahmed b. Hanbel üstün gelmisti. Ismi yücelmis, insanlarin gözünde büyümüs, imamligi âli olmustu. Insanlar uzak yerlerden ona geliyorlardi. Benim sebatimi takdir ediyordu. Halkasina geldigimde bana yer açti ve kendisine yakin oturttu. Oradaki hadisçilere söyle dedi: Iste "ilim talebesi" ünvani buna yakisir. Sonra olanlari anlatti. Münavele usulü ile hadis rivayet etti. Bana okuyordu. Sonra ben ona okuyordum.

Sonradan iyilestigim bir hastaliga yakalandim. Beni dersinde görmeyince sorusturmus. Hasta oldugum söylenmis. Hemen yanindakilerle beni ziyaret etmek için kalkmis. Ben de altimda bir keçe (yatak yerine), üstümde (örtü olarak) elbisem, basucumda kitaplarim kiraladigim yerde yatiyordum. Birden otel çalkalandi. Söyle dediklerini duyuyordum: Iste bakin, müslümanlarin imami bu tarafa geliyor! Hemen otel sahibi bana geldi: Ya Eba Abdirrahman, müslümanlarin imami Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel seni ziyarete geliyor!

Odaya girdi. Basucuma oturdu. Yanindakiler odayi doldurdu, sigmadilar. Hatta bir kismi ayakta, ellerinde kalemleri beklesiyorlardi. Dedi ki: Ya Eba Abdirrahman Allah'in sevabi ile sevin. Insan sagliginda hiç hastalanmayacakmis, hastaliginda da hiç iyilesmeyecekmis sanir. Allah sana afiyet versin. Sifa veren eli ile seni meshetsin.

Baktim ki kalemler dediklerini yaziyor. Sonra çikti. Arkasindan hancilar geldiler. Sevap umarak, din namina bana hizmet ve lütufta bulunuyorlardi. Birisi yatak getirdi. Bir digeri yorgan ve bazi iyi yiyecekler getirdi. Salih zatin ziyareti üzerine bana kendi ailemden daha iyi muamele ettiler.

Bakiyy b. Mahled H.276 da Endülüs'de vefat etti. Allah rahmet eylesin.

[1] Safahat min sabr-il-ulema, Abdulfettah Ebu Gudde, s. 55 den itibaren çevrildi.

[2] Ahmed b. Hanbel'in Kuran'in mahluk olup olmadigi konusunda o zamanki Abbasi hükümetinden görmüs oldugu baski ve eziyetler kasdediliyor.

Kaynak : wakeup.org



      Dini S?zl?k

Ana Sayfa Hayat? Sahabeler Naatlar Hadisler Kur'an-? Kerim ?leti?im
?cretsiz Servisler Dini G?nler Takvimi Sesler Videolar Mekke/Medine Canl? Yay?n Dini S?zl?k
Facebook Twitter Youtube